Permiyen
Paleozoiğin Son Dönemi
292 myö-251,4 myö
Kurak karasal iklim ve Pangea'nın oluşumunun tamamlanması
Bataklık Ormanlarının Yok olması, Açık Tohumluların Yaygınlaşması
Sürüngenlerin Baskın Omurgalı grubu olması
Büyük Yok Oluş

Permiyen yaşamından bir manzara
 

Permiyenin başları, Karboniferden çok da farklı değildi. Karboniferin sonunda kitlesel bir yok oluş yaşanmamış ve tüm ekosistemler Karboniferde gösterdikleri eğilimlerini sürdürüyordu. Denizlerde, temelleri Devoniyende atılan ve Karboniferin başında geçirilen değişimden beri fazlaca bir değişim olmamıştı. Karbonifer buzullarının yol açtığı deniz seviyesi değişimleri, Permiyenin başında da devam ediyor; deniz yaşamı bulduğu her fırsatta yeniden serpiliyordu. Karbonifer bataklık ormanları, ekvatoral kuşakta azalmış da olsa varlığını sürdürdü. Karboniferin sonlarına doğru başlayan, kibrit otu ve at kuyruklarından eğrelti ve tohumlu bitkilere olan kayış devam eder. Kara omurgalıları da kuraklıktan etkilenir. Karboniferin çeşitli ve yaygın iki yaşamlı faunası, azalan sulak alanlarla birlikte geri çekilip yerini sürüngenlere bırakır. Bataklık ormanları Permiyenin ortalarına gelindiğinde artan kuraklığa daha fazla dayanamaz ve yok olur. Karboniferin mevsimsiz, nemli ve ılıman ikliminden geriye hiçbir şey kalmamış, Permiyen sürüngenlerinin yaşamları, onlara yolu açmış olan gece-gündüz sıcaklık farklılıklarının aşırı uçlarda seyrettiği, kurak ve karasal bir iklimde geçiyordu. Pangea'nın oluşum süreci deniz yaşamını da etkilemeye devam ediyordu. Azalan deniz kıyı şeridi ve çekilen sularla, deniz canlılarının yaşama alanları gittikçe azaldı. Kısacası Paleozoik yaşamı zor günler geçiriyordu. Ancak her şey bir uyum süreciyle halledilebilir ve Paleozoik yaşamı aralarından en uygun olanların devam etmesiyle yeniden parıldayabilirdi.

Ne var ki, üç yüz milyon yıldır yeryüzünü kaplayan ve onu biçimlendiren Paleozoik yaşamı için, günlerin sonu çok yakındı. Permiyenin sonu Paleozoik yaşamının da sonu oldu. Büyük yok oluş tüm türlerin %90-95'ini yok etti. Bilim adamları böylesi bir katliama neyin yol açmış olabileceği üzerinde yıllardır tartışıyor. Pek çok kuram arasından öne çıkan, yine bir gök cisminin yolunun yeryüzününkiyle kesişmesi... Anlaşılan o ki dinozorların sonunu getiren de yollarını açan da bir gök cismi olmuş.

Permiyen Dünyası

Karboniferin jeolojik eğilimleri Permiyen dünyasında da devam eder. Kıta çarpışmalarıyla birlikte dağ oluşum hareketleri de etkindir. Sibirya-Kazakistan ve Çin levhalarının Lavrasya ile çarpışmasıyla, Pangea'nın oluşum süreci tamamlanır. Kıtalar bir araya gelirken bir yandan da yükselmeye devam eder. Geç Proterozoik kıtası Rodinia'nın parçalanmasından bu yana, tüm kara parçaları Fanerozoikte ilk kez yeniden bir araya gelir. Yeryüzünün geri kalanı Panthalassa adı verilen tek bir okyanusla kaplıydı. Ekvatoral konumda ki Tetis, Pangea'nın içlerine uzanan bir iç denizi andırıyordu. Asya'nın bazı parçaları Tetis'in doğusunda, kuzey güney doğrultusunda uzanıyordu. Pangea'nın oluşumuyla birlikte deniz seviyeleri düştü, sıcak sığ denizler büyük oranda azaldı. Bu durum yok oluşu açıklamak üzere ileri sürülen kuramlardan biridir. Permiyenin sonlarında Sibirya'da oldukça büyük volkanik aktivitelere görülür. Bir milyon yıl süren bu yaygın volkanik aktivite sırasında, yeryüzünün tamamını üç metre kalınlığında bir lav tabakasıyla kaplayacak kadar lav çıkışı olur. Bu volkanik aktivitenin de Permiyen yok oluşunun nedeni olabileceği düşünülüyor.

Permiyen dünyası

Permiyen İklimi

Permiyenin başlarında dünya, Karboniferde başlayan buzul çağının etkisindeydi. Gondvana'nın önemli bir kısmı buzulların altında, tropikler bataklık ormanlarıyla kaplıydı. Dönem ilerledikçe sıcaklıklar yükseldi, kıtalar bir araya geldikçe kuraklık da arttı. Kuraklaşma eğilimi Permiyenin sonuna kadar devam eder. Pangea'nın iç kesimlerinde iklimsel değişimlerin, kurak ve yağışlı dönemler şeklinde oldukça belirgin, gece-gündüz sıcaklık farklarının da çok büyük olduğu düşünülüyor. Permiyen ikliminin çoğunlukla sıcak ve kurak olduğu söylenebilirse de küresel soğumalarının yaşandığı dönemlerde oldu.

Permiyen Deniz Yaşamı

Permiyen deniz yaşamından bir manzara

Permiyen deniz yaşamı, Karboniferin devamıydı. Karboniferle Permiyen arasında bir yok oluş olmadığından deniz yaşamı olduğu gibi devam etti. Tıpkı Karboniferde olduğu gibi, buzul dönemleri arasında ki sıcak dönemlerde sıcak sığ denizler yaygınlaşıp, deniz yaşamı canlanıyordu. Algler, foramiferler, süngerler, mercanlar, yosun hayvancıkları ve dallı bacaklıların oluşturduğu resifler, ammonoyitler, nautiloyitler, salyangozlar, kemikli balıklar ve köpek balıklarına ev sahipliği yapıyordu. Ammonitler Karboniferdeki öncüllerinden farklı olarak, daha karmaşık kabuk çizgelerine sahipti. Mercanlar ve üç loblular varlıklarını sürdürse de oldukça azaldılar.

Permiyen Bitki Yaşamı

Tek kıta Pangea üzerinde süren karasal yaşam, artan kuraklıkla birlikte bir değişim içerisindeydi. Permiyenin başlarına kadar devam eden buzul çağının sona ermesiyle, bitkiler yaygınlaşıp çeşitlendi. Pangea'nın görünümü Karboniferden çok farklı değildi. Kutuplarda tundralar, tropiklerdeyse bataklık ormanları vardı. Yeryüzü florasının Devoniyenden bu yana baskın üyeleri olan sporlu bitkiler, varlıklarını Permiyende de sürdürdü. Ancak gittikçe artan kuraklık ve iklimsel farklılıkların belirginleşip artması bataklık ormanlarının dönem bitmeden yok olmasına neden oldu. Su seven bitkiler olan at kuyrukları ve kibrit otlarının boyutları büyük oranda küçülüp önemsiz çalılar haline geldi. Bitki yaşamı eğrelti, tohumlu eğrelti, kozalaklı bitki ve yeni ortaya çıkan ginkolarca oluşturuluyordu. Gondvana'daki Glossopteris florası, Geç Permiyene doğru iklim kuraklaştıkça, dereceli olarak, tohumlu eğrelti Dicroidium'un baskın olduğu bir florayla yer değiştirdi. Sikat ve ginkoların Geç Permiyen florası Trias florasını daha çok andırır oldu. Permiyen florasının en tipik bitkileri, Cordaitesler ve tohumlu eğrelti Glossopteritlerdi. Her iki grup da modern ılıman kuşak bitkileri gibi, mevsimsel olarak yaprak döküyordu. Geç Permiyen florasının üyeleri arasında modern kozalaklı bitkilerin atası olduğu düşünülen Voltzialesler de vardı. Geç Permiyende kurak bölgelerde kozalaklı bitkiler, ginkolar ve sikatların ataları gelişip yaygınlaştı. Karasal flora baskın olarak kozalaklı bitkilerin de arasında bulunduğu açık tohumlularca oluşturuluyordu.

Dicrodium fosili

Permiyen Kara Yaşamı

Permiyen, hayvanların önemli evrimsel değişimlerin geçirdiği bir dönemdi. Pangea'nın oluşmasıyla Permiyen omurgalı faunası yaygın bir gelişme ve çeşitlenme yaşadı. İki yaşamlı Labyrinthodontlar ve memeli benzeri sürüngenler de dahil, sürüngenlerin yükseldiği dönemdir. Permiyen sürüngenlerinin fosil kayıtları oldukça kalabalıktır.

Eryops gibi iki yaşamlılar ve Diplocaulus gibi sucul canlılar Permiyen boyunca da başarılı olarak kaldı. Tetrapodomorflar, bataklık ve sığ denizler kurudukça azaldı. İki-üç metre boyutlarındaki temnospondiller ve archegosaurlar kurtulanlar arasındaydı. Ancak Permiyen faunasının baskın hayvanları sürüngenlerdi. Her ne kadar farklı birkaç sürüngen grubu varsa da, en büyük ve çeşitli grup memelilere de kök veren sinapsitlerdi.

Diplocaulus

Permiyenin ilk baskın sinapsitleri Pelycosaurianlardı. Erken Permiyenin büyük, yelken sırtlı Dimetrodonları, Edaphosaurus, Ctenospondylus ve Secodontosaurularını içeren Pelikozorlar grubu, 3 metreye ulaşan boylarıyla ve çoğunun sırtında bulanan yelkenleriyle tipik hayvanlardı. Büyük bir olasılıkla ısıl düzenleme amacıyla kullanılan bu yelken, soğuk zamanlarda yelkensiz akrabalara karşı avantaj sağlıyordu. Pelikozorlar sadece ekvatoral tropiklerde bulunuyordu.

Dimetrodon                                                             Edaphosaurus

Bunların ardından terapsitlerin en ilkel grubunu oluşturan Dinocephalian grubu ortaya çıkar. Keskin dişlerle dolu uzun bir kafaya sahip olan Dinocephelianların bazılarının boyları 5-6 metreye varıyordu. Dinocephelian "Korkunç kafalı" demektir. Dinocephelianlar hem cüssece hem de metabolik olarak Pelikozorlara göre daha başarılıydı. Etçil ve otçul olan grupları vardı.

Bir Dinocephalian örneği

Dinocephelianlar, Orta Permiyenin sonlarında birden bire öldü. Onları takip eden terapsitler daha küçük ve daha memeli benzeriydi. Bazılarının kürkleri bile vardı ve sıcak kanlı oldukları düşünülüyor. Büyük boyutlu Gorgonopsianlar, orta boydan küçük boylara kadar üyeleri olan Therocephalianlar ve otçul Dicynodontlar bu grubun üyeleriydi. Bu canlılar Dinocephelianlarla yan yana yaşamış; ancak, onlar ortadan kalkıncaya kadar yaygınlaşamaya fırsat bulamadılar.

Gorgonopsian

    

Dicynoton

Karasal ekosistemin baskın sinapsitleri, kertenkele benzeri küçük sürüngenler ve büyük bir otçul sürüngen grubu olan pareiasaurlarla birlikte yaşıyordu.

Pareiasaurus

Permiyen Kitlesel Yok Oluşu: Büyük Yok Oluş

Permiyen sonunda görülen ve tüm türlerin %90-95'inin ortadan kalktığı yok oluş Fanerozoiğin en büyük yok oluşudur.Bu yok oluşta pek çok aile, takım hatta sınıf yok olur. Yok oluş etkisini en çok deniz yaşamı üzerinde gösterdi. Deniz omurgasızı ailelerinin % 53'ünü ortadan kalkarken, pek çok büyük grup da tamamen ortadan kalktı. Paleozoiğin tipik hayvan gruplarından olan üç loblular, bir daha dönmemek üzere ortadan kalktı. Goniatitler, fusulinid foramiferler, rügoz ve tabulat mercanlar, blastoidler, Acanthodianlar ve Plakodermler de Permiyen yok oluşunda tamamen ortadan kalktı. Yosun hayvancıkları, dallı bacaklılar, ammonitler, köpek balıkları, kemikli balıklar, deniz laleleri, deniz akrepleri, ve derisi dikenliler tamamen yok olmasa da yok oluştan ciddi biçimde etkilendi. Karasal yaşamın görece daha az etkilendiği yok oluşta, omurgalı, böcek ve bitkilerin dahil olduğu karasal türlerin %70'i ortadan kalktı. Bitkiler de yok oluştan ciddi biçimde etkilendi; ancak, büyük bitki grupları hayvanlar gibi tamamen yok olmadı. Yok oluş tüm yaşam küreyi etkiledi ve onu yeni bir yola soktu. Yok oluştan kurtulabilen Paleozoiğin yaygın grupları bile sayıca ve çeşitlilikçe önemli ölçüde azalıp, eski ekolojik baskınlıklarının bir daha asla kazanamadı. Paleozoiği kapatan yok oluş, farklı canlıların baş rolü oynayacağı yeni bir zamanı, Mezozoiği başlattı.

Permiyen Yok Oluşunun Nedenleri

Permiyen yok oluşuna neyin neden olduğu yakın zaman kadar oldukça tartışmalı bir konuydu. Günümüzdeyse daha önceleri pek dile getirilmemiş bir aday oldukça yaygın bir şekilde kabul görmüş durumda. Yine yeryüzüne çarpan bir gök cismi... Bilim adamları Permiyenin sonunda 6-12 km genişliğinde bir asteroitin ya da kometin okyanusa çarpmasının yok oluşa neden olduğunu düşünüyor. Çarpışma sonucu mantodan okyanus-atmosfer sistemine hızla çok büyük miktarlarda salınan sülfür, büyük miktarda oksijeni kendine bağlamış, asit yağmuru şeklinde yeryüzüne inmiş olabilir. Bilim adamları çarpışma sonucu büyük çapta bir volkanik etkinliğin de gerçekleştiğini düşünüyor.

Her ne kadar şu an için "gök cismi çarpması" yok oluşu açıklayan en güçlü kuram olsa da; başka olasılıkları öne süren bilim adamları da var. Deniz yaşamının %90'ının yok olduğu Permiyen yok oluşundan, kara sürüngenlerinin üçte ikisinin kurtulmuş olması, bazı bilim adamlarınca yok oluşun nedeninin gök cisminden başka bir şey olduğunun kanıtı. Bu bilim adamları bir gök cismi çarpmasının, karasal ekosistemler üzerinde çok daha büyük etkileri olması gerektiğini düşünüyor. Deniz seviyesindeki değişimler, küresel soğuma ya da yaygın volkanik aktivite, bu yok oluşu açıklamak üzere önerilen görüşlerden birkaçı.

Gondvana kıtası üzerindeki buzullaşmanın Ordovisyen ve Devoniyende olduğu gibi yok oluşa neden olmuş olabileceğini ileri süren bilim adamları da var. Yaygın buzullaşma, deniz seviyesinde bir düşüşe, küresel soğumaya ve iklimsel değişimlere yol açarak yok oluşa neden olmuş olabilir.

Pangea'nın oluşumu bir diğer aday, kıtaların tek bir kıta oluşturmak üzere bir araya gelmesi, sığ deniz kıyı şeridinde azaltıp, sığ deniz ortamlarında bir ekolojik mücadeleye ve sonunda yok oluşa neden olmuş olabilir. Ancak Pangea'nın oluşumunun Erken ve Orta Permiyende tamamlanmış olması, bu kuramın zayıf noktasını oluşturuyor.

Permiyenin sonlarında, yeryüzünün gördüğü en büyük volkanik aktivitelerden biri gerçekleşti. Bu püskürmelerinin, atmosfere fazlaca sülfat gönderdiği ve büyük kül bulutları oluşturduğu düşünülüyor. Sülfat ve kül bulutlarının bileşimi küresel boyutta soğumalara yol açmış ve asit yağmurlarına neden olmuş olabilir. Ancak Sibirya'daki volkanik etkinliğin yüz binlerce yıl sürmesi; yok oluşun ise çok kısa zamanda gerçekleşmiş olması bu kuramın zayıf yanı.

Permiyen sonunda gerçekleştiği düşünülen çarpışmaya ait bir krater bulunmasa da yok oluşun, bazı tahminlere göre sekiz bin yıldan daha kısa sürede gerçekleşmiş olması --bu jeolojik kayıtlarda inilebilecek en küçük zaman dilimine oldukça yakın- ve yok oluşun gerçekleştiği zamana ait jeokimyasal kanıtlar, yine de gök cismi olasılığı şu an için, yok oluşun en olası nedeni yapıyor.